16 Kasım 2015 Pazartesi

ayarsızlık

 
tek bir arzusu vardı kendisine vasiyet,
her doğan güne başkası olacaksın,
arınmak için kendinden
hep akan suya değecek,
hayatına, hayatlarına dokunup
hayatını yaşayacaksın..
YAŞAYACAKSIN..
henüz farkındayken..

sonra gelip sana bir mecnuna bakar gibi bakacaklar
sen de onlara şaşıracak
anlamayacaksın..
anlarsan ölürsün
anlarsan o olursun
reddet anlamayı..

ne zaman dediklerinde
gün değil ay değil
yıl bile değil
yakında! diye cevap vereceksin
zamandan nefret etmek istemiyorsan eğer,
zamanı nicelleştimelerine
izin vermeyeceksin..

7 Haziran 2013 Cuma

Ya sonra..

Sevigiyi, ilgiyi, özeni bir başka canlıya göstermek çok mu zordu.. Kendinden başkasına güvenmek kendini ona yaslayabilmek çok mu fütursuzcaydı.. Hep bir kalkan mı olmalıydı insanlarla aramızda.. İlk aklına geleni söylemek çok mu ayıptı.. Aşık olmak çok mu çocukçaydı ya da dostunu kardeşin görmek dünyadaki en büyük saflık mıydı.. Kimseye muhtaç olmadan ama herkesle birlikte yürüyebilmek hayal ürünü müydü.. Tek başınalıığın fazla geldiğinde bir telefon açmak gecenin ikisinde gurur yoksunluğumuydu..

Mutluluk paylaşılınca artar, üzüntü paylaşıldıkça azalır dediler yıllarca fakat kimse dinlemedi kimse duymadı bile! En yoğun haykırışların insanlar gündelik telaşlarının anlık çözümlerini ararken yitip gitti ve sen kendinden başka sığınabileceğin bir dost ararken yine kendine döndün ve bitmek bilmeyen çatışmalarını dinledin, içindeki farklı seslerin hepsine hak verdin hepsine eyvallah dedin.. İnsan kendini nasıl yoksayabilirki nasıl seçebilir patenti kendine ait yüzlerce çözümlemeden birini.. 

12 Nisan 2013 Cuma

asd

Salonda televizyon açık cnbc-e yine ben affleck ve güzel sarışın  bir kadının hikayesini anlatıyor, yemek yerken duygusal bir sahneyle bitişini görebildim.. şaşırtmadı mutlu sonlar beni, yatak odasından ışıklar göz kırptı banyoya giderken koridor zaten hep hoşgeldin havasında bu günkü tek başınalığım çok rahatsız etti galiba.. balkonda otururken evde böyle bir hareket yaratma isteğim yalnızlığımdan diye düşünüyorum. Çamaşır makinesinin sesi de yardımcı olabilirdi belki.. fakat üşendim. Arada iki şarkı birden dinlemeye çalışıyorum güzelim cuma gecesi tamamen ziyan olmasın diye. Alkol tüketim sınırına geldiğimden beynim uyuşmak istemiyor düşünmek istiyor durdurmaya çalışmamak da benim eşekliğim. Kafamda beyin fırtınaları yaratmaya çalıştığım hiçbir gecenin sonu iyi bitmedi. Çift kişilikli duruşum çok kişilikli bir duruş haline geldi.. Kendimi yüceltme çalışmaları da olabilir tabi bu tespitim. İnsanın kendisine psikolojik vaka yakıştırmasını yapması haddinden fazla değer verdiğinin de bir kanıtı olabilir. Kusura bakmayın kabullenemem. Değerden değil kendime yaşattığım hayal kırıklıklarından.. ben de isterdim gece kafamı yastığa koyduğumda o günden önceki günden daha önceki yıllardan kopup gelen pişmanlıklarım el sende oynamasınlar. Gözlerim zorla beynimin etkisinden kurtulup kendilerini kapatana kadar laptop başında ne olursa izlemeden, sadece uykum geldiğinde uyumak isterdim.  Olmuyor işte. Nedeni artık net değil işin kötüsü. Önceleri yaşatılan ihanet senaryolarıydı uykumu kaçıran, çözümsüzdü.. arkadaş sevgili kavramlarını sorgulamaktı, gereksiz fedakarlıklar, düşünce gücüyle! intikam almaya çalışmalardı. Kabullenince bırakmıştı pişmanlıklar da beni. Yaşadığım her şey beni şöyle güçlendirdi böyle tecrübelendirdi ayaklarını bırakıp, gerçekten çok üzüldüm, dağıldım, keşke yaşanmasaydı diyebildiğimde peşimi bıraktı karabasanlarım ve onların kahramanları. Şimdi durum biraz daha vahim gibi, nitekim bu sefer kabullenmem gereken şey sadece bir çöküntüden ibaret olduğum ve kişiliğiminin hiç istemediğim bir yönde şekillendiği. Güçsüz olduğumu eskiden olduğum insan olmaktan ççookkkk uzak olduğum.. Kendimi tekrar yaşama sevinciyle doldurma çalışmalarım gerçekten sonuçsuz kaldı denemediğimden değil.. Gidiş yolundan puan alamadığımızdan oldu yine.. Makine de çalışıyor artık.

4 Mart 2012 Pazar

Aşkı da tükettik sonunda… Bunu sevmeyi beceremediğimiz klişesinden yola çıkarak söylemiyorum sakın yanlış anlaşılmasın. Aksine sevgiye aşka hakkının vere vere yaşadığımız için oldu bütün bunlar. İzlenebilecek en güzel en yüreğe dokunan aşk filmlerini izledik beraber 3 tanesini ahmetle izledik 5 tanesini hasan la 10 tanesini mehmetle... İhaneti de yaşadık çok sevilmeyi de sevmeyi de; yaşadık işte kalbin kaldırabildiği kadar... Nice şiirler denemeler okuduk aşk üstüne… En güzel, en bizi anlatan müzikleri dinledik onlarla… Şimdi diyorlar ki daha tanışmadığın sevgililer var daha önce sevmediğin kadar sevilecek ve seveceksin, mümkün müdür ki böyle bir şey? Bana göre hiç yolu yok artık her izlediğim filmin, her dinlediğim şarkının, her okuduğum yazının bir sahibi var kalbimde… Aynı mıdır ahmetin mehmetin sevgisi hasanla diyebilirsiniz tabi ki… Ama aşkı aşk yapan da paylaşım değil midir? Karşılıklı olmasa da senin kendinle yaptığın paylaşımdır O’na dair… Kim girerse girsin bir kadının hayatına illa ki özümsenmiştir bir yerlerde; kimi kokusunu bırakır kimisi de içine işler… Ama bir şekilde ondadır artık… Şimdi al bu hüseyin i sıkış tıkış kalbinin başköşesine oturt denebilir mi bu kadına… Ne kadar özel olabilir ki…

Hiç düşündünüz mü hayatınızdan vazgeçip başkasınınkini yaşamayı.. Herkes özenmiştir bir dönem ah şu olsaydım bu olsaydım diye ama fırsat verilebilse böyle bir şeye kimse kendi yaşayabileceği gelecekten vazgeçip O olmayı istemez sınırları çizilmiş bir hayatı kimse istemez ne kadar çekici olursa olsun..çünkü yaşamın olduğu yerde hep umut vardır demiş çok bilen birisi.. Ve umut etmenin sonu yoktur tutunursunuz en karanlık gecede bile ona ve sizi o karanlıktan çekip çıkarabilecek tek şey odur, ne bir arkadaş ne sevgili ne para ne de sağlığınızın yerindeliğinden duyduğunuz şükran duygusu. Peki, aynı zamanda düşmanımız da değil midir umut… Her seferinde olmasa de birçok kere kırılıp yüz üstü bırakmamış mıdır? Neden peki neden hep sarılırız O’na .. Aslında çok basit cevabı; yaşayabilmek için, aldığımız nefesten, içtiğimiz şaraptan dinlediğimiz şarkıdan, okuduğumuz kitaptan keyif alabilmek içim…

Zaman acımasız davranmakta insana örtmesi gereken acıları unutturmazken güzel günleri birer birer siliyor hafızalardan… tutmaya çalıştıkça daha hızlı kayıp gidiyor hatıralar bir gece önce görülmüş güzel bir rüyadan..

Ben de birçok şeyi yedirmek istedim zamana hep daha keskin kötü zamanlar kaldı bana; sonraları vazgeçtim düşünmeyi yasakladım kendime o da olmadı çaresizim bu aralar. Ama kaçışlarda değilmiş çözüm özümsemekte ve aslında kendine yedirebilmekteymiş; şu aralar kafama dank etti ve o içselleştirme zamanı gelene kadar sabretmek gerekliymiş… Bazen çaresizliği de anlayabilmek gerek… Anlamak ve ona teslim olmak gerek çünkü bazen içten içe bilirsiniz çözümsüzdür ve savaşmaya çalışmak hiç ama hiç yardımcı olmaz sadece savaştıkça daha yorgun düşersiniz… Biraz kişisel bir tanımlama belki de ama en sonunda teslimiyetin niteliksiz beceriksiz sebebini gerçekten anlayabilirseniz belki o zaman savaşmaya başlayabilir ve sahip olduğunuz hayatı geri almaya çalışabilirsiniz… Ama bunu yaparken de kabullenmek gereken çok önemli bir şey var. Eski yaşatınız olamayacaktır hiçbir zaman geri gelen ve bambaşka insanlarla bambaşka duygularla gelen hayatı kucaklamanız gerekecektir. Eğer eskisini geri aldığınızı düşünüyorsanız gerçekten de sadece tavan arasına kaldırmışsınızdır arkada bırakmak istediklerinizi, çöpe atmaya kıyamamış bir gün gerekir özlerim korkusuyla kırık temeller ağır yükler barındıran bir gecekondu haline getirmişsinizdir sadece hayatınızı.. Tehlikenin bu kadar kıyısında yaşamayı kimsenin hakkettiğini düşünmüyorum..

14 Mart 2011 Pazartesi

bana esmeyi anlat ... çünkü ben rüzgarım demeliyim... öz kaçtı senelerce duymak istediklerini söyleyemeyenlerden.... uçmaya kanatlanmaya esmeye kapattı kendini, sadece korkuya kapatamadı ... hep korktu korktukça sakladı kendini içine gömüldü gömüldükçe de daha çok korktu.. en sonunda kanlı bıçaklı iç savaşlar sonucu da buldu aslında senelerdir kapı gibi karşısında duran gerçeği... sevgiydi.. dokundurmaktı yaralarını en sevdiğine cesaret kaynağı.. ama bilememişti onun aklı belki de bilmişti ama bilinçaltına itmişti bi nedenden...